باب:
التسبيح إذا
هبط واديا.
132. BİR VADİYE İNİNCE TESBiH LAFZINI (SÜBHANALLA DEYİP)
ZİKRETMEK
حدثنا
محمد بن يوسف:
حدثنا سفيان،
عن حصين بن عبد
الرحمن، عن
سالم بن أبي
الجعد، عن
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما قال: كناإذا
صعدنا كبرنا،
وإذا نزلنا
سبحنا.
[-2993-] Cabir İbn Abdullah şöyle demiştir: "Biz yüksek bir yere
çıktığımız zaman tekbir getirir, bir vadiye indiğimizde ise tesbıh
(sübhanallah) söylerdik."
باب:
التكبير إذا
علا شرفا.
133. YÜKSEK BİR YERE ÇIKINCA TEKBİR GETİRMEK
حدثنا
محمد بن بشار:
حدثنا ابن أبي
عدي، عن شعبة،
عن حصين، عن
سالم، عن جابر
رضي الله عنه
قال:
كنا
إذا صعدنا
كبرنا، وإذا
تصوبنا سبحنا.
[-2994-] Cabir İbn Abdullah şöyle demiştir: "Biz yüksek bir yere
çıktığımız zaman tekbir getirir, indiğimizde ise tesbih lafzını (sübhanallah)
söylerdik."
حدثنا
عبد الله قال:
حدثنا عبد
العزيز بن أبي
سلمة، عن صالح
ابن كيسان، عن
سالم بن عبد
الله، عن عبد
الله بن عمر
رضي الله
عنهما قال: كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم إذا قفل
من الحج أو
العمرة - ولا
أعلمه إلا قال
الغزو - يقول:
كلما أوفى على
ثنية أو فدفد
كبر ثلاثا، ثم
قال: (لاإله
إلا الله،
وحده لا شريك
له، له الملك
وله الحمد،
وهو على كل
شيء قدير.
آيبون تائبون
عابدون
ساجدون لربنا
حامدون. صدق
الله وعده،
ونصر عبده،
وهزم الأحزاب
وحده).
قال
صالح: فقلت له:
ألم يقل عبد
الله: إن شاء
الله، قال: لا.
[-2995-] Abdullah İbn Ömer r.a. şöyle demiştir: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem hac, umre veya savaştan dönerken bir tepeye veya
yüksek bir araziye çıktığı zaman üç defa tekbir getirir ve ardından şöyle
buyururdu: "Allah'tan başka ilah yoktur. O'nun asla bir ortağı / şeriki de
yoktur. Mülk O'na aittir, hamd O'na mahsustur. O'nun her şeye gücü yeter.
Bizler Rabbimize dönenleriz, bizler O'na tevbe edenleriz, bizler O'nun kullarıyız,
bizler O'na secde ve hamd edenleriz. Allah va'dini yerine getirdi; bize karşı
savaşa kalkışan toplulukları tek başına hezimete uğrattı. "
Hadisin ravilerinden Salih İbn Keysan şöyle demiştir: "Salim
İbn Abdullah'a Abdullah İbn Ömer hadisi naklederken ......... (Allah dilerse)
dedi mi? diye sordum. "Hayır böyle bir şey söylemedi" diyerek cevap
verdi."
AÇIKLAMA: Mühelleb şöyle demiştir: "Resul-i Ekrem (s.a.v.)
yüksek yerlere çıkınca tekbir getirirdi. Çünkü yüksek yerlere çıkmak Allah'ın
yüceliğini ve büyüklüğünü daha derinden hissetmeye vesile olur. Nitekim kişi
yüksek yerlere çıkıp Allah'ın yarattığı varlıkları görünce O'nun her şeyden
yüce ve büyük olduğunu daha iyi anlar. Vadi içlerine girince Allah'ı tesbih
etmek ise Hz. Yunus'un balık karnında iken Allah'ı tesbih etmesinden alınmış
bir uygulamadır. Hz. Yunus balığın karnında iken tesbih ettiği için Allah onu
karanlıklardan ve sıkıntılardan kurtarıp aydınlığa çıkarmıştır. İşte vadilere
girildiği zaman Allah'ın tesbih edilmesi de burada başa gelebilecek
kötülüklerden kurtulup selamete ermek içindir.
Resulullah'ın (s.a.v.) bu uygulaması hakkında şu yorum da
yapılmıştır: "Alçak yerlerde Allah tesbih edilir. Tesbih ise Allah'ın
noksan ve eksik sıfatlardan tenzi'h edilmesidir. Böylece düşük ve alçak
yerlerde Allah'ı tesbi'h etmenin hikmeti de ortaya çıkmış olur. Yüksek yerlerde
ise Allah'ın üstünlüğü VE yüceliğini ifade etmeküzere tekbir getirilir. Böylece
kişinin bulunduğu mekan ilE yaptığı zikirler arasında bir uyum sağlanmış
olur."